bildirim ikonu
Ana içeriğin başı

Yeşil Yıkamaya Karşı Gerçekçi Çevresel Taahhütler Yaratmak

Çevre ve iklim sorunları, günümüzde iş dünyası, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve hükümetler arasında giderek artan bir önem kazanıyor. Ancak, bu stratejilerin iletilmesi sırasında ortaya atılan çeşitli çevresel iddiaların doğruluğu konusundaki endişeler, küresel düzeyde yaygın bir farkındalık oluşturmaya başladı. Bu iddiaların, çevresel etkileri azaltmak için gerekli önemli değişikliklerden kaçınılarak, sosyal statüyü, tüketici ilişkilerini veya kısa vadeli kârları artırmak için kullanılması, yeşil aklamanın bir parçası olarak görülüyor.

Yeşil Aklama: İddialar ve Endişeler

Yeşil aklama, şirketlerin ve kuruluşların çevresel taahhütlerini abartarak veya yanıltıcı bilgilerle süsleyerek, kamuoyu nezdinde daha çevreci bir imaj oluşturma pratiğini ifade ediyor. Bu alandaki aldatmaca ve yanıltıcı iddiaların örnekleri tartışmalı enerji kaynaklarını sürdürülebilir olarak listeleyen AB'nin sürdürülebilir finans sınıflandırması gibi önemli mekanizmalarda dahi gözlemleniyor. Enerji kaynaklarına yönelik yapılan sınıflandırmalarda, sürdürülebilir olarak listelenen bu enerji kaynakları güvenilirlik konusunda soru işaretleri doğuruyor.  

Sürdürülebilirlik Sertifikasyonu ve Sorumluluk

Sürdürülebilirlik sertifikasyonu titizlikle uygulanmadığında, şirketlerin ve hükümetlerin ekosistemlere, sosyal ve yerel haklara yönelik saldırıları artabilir. Bu sertifikasyonun, yeşil bir örtü olarak kullanılması, gerçek çevresel taahhütlerin yerine geçerek, sorumluluk almayan bir yaklaşımın benimsenmesine neden olabilir. Özellikle iklim nötr ve net sıfır iddiaları, belirsiz formüllerle sunulduğunda, bu taahhütler gerçek anlamını yitirir ve toplumun doğru bilgiye erişimi zorlaşır. 

Fosil Enerji Kaynaklarının Kullanımı ve Sorumluluk

Fosil enerji kaynaklarına bağlı sektörler, özellikle ulaşım, inşaat, kamu hizmetleri, madencilik, tarım ve moda gibi alanlarda faaliyet gösterenler, çevre konularında daima dikkatli olmalı ve ilettikleri mesajları özenle tasarlamalılar. Bu sektörler, özellikle fosil yakıtlara dayandıkları için, çevresel etkileri en aza indirme ve sürdürülebilir uygulamalara geçiş yapma sorumluluklarını unutmamalı.

Alternatif Gerçekler Çağında Hesap Verebilirlik

Bugünün ‘alternatif gerçekler’ çağında, ekoloji meselelerine dair 'sahte çözümler’ karşısında bilimsel temellere dayalı iddiaların ve hesap verebilirliğin düzenlenmesi acil bir ihtiyaçtır. Bu noktada, toplumsal hareketler ve sivil toplum kuruluşları önemli bir rol oynuyor, ancak aynı zamanda ulusal ve yerel medyanın ve devlet kurumlarının da bu sürece etkin katkı sağlaması gerekiyor.

Sürdürülebilir Finans ve AB Taksonomisi

İklim değişikliğinin çözümü için tüm sektörlerin ortak katkısı gerekiyor. 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması, ısınmanın 1,5 derece sınırına kadar durdurulmasını hedefleyerek azaltım konusunda önemli bir dönüm noktası oluşturdu. Anlaşma, bankaların finansmanı düşük karbon projelerine yönlendirmesi sorumluluğunu da içeriyor.
Sürdürülebilir finansman, giderek daha fazla artarken, bankalar kendi iklim hedeflerini belirleme konusunda daha etkin bir rol üstleniyor. Ancak, finansal kurumlar arasında yeşil ve sürdürülebilir tanımlar üzerinde anlaşmazlık yaşanıyor. Kurumlar kendi tanımlarını belirlerken ve iklim etkilerini değerlendirme yöntemlerini standardize ederken zorlanıyor. Yeşil finansmanın iklim değişikliğini sınırlandırmada nasıl bir etki sağlayabileceği konusunda güvenilirlik sağlamak için ise yeşil iddiaların doğruluğu önem kazanıyor. Bu noktada, finansal ürünlerin yeşil veya sürdürülebilir olarak pazarlanmasında yeşil aklama riski ortaya çıkabiliyor.

Tanım Anlaşmazlıkları ve Yeşil Aklama Riski

Avrupa Birliği, sürdürülebilir finansa odaklanan temel çerçevesini AB taksonomisi üzerinden sunmaktadır. 2022-2023'te kademeli olarak yürürlüğe giren bu taksonominin temel amacı, finansmanı sürdürülebilir işletmelere ve projelere yönlendirmektir. Bilime dayalı sınıflandırma ile yeşil aklamayı azaltma hedeflenirken, yatırımlar altı ana hedefe göre değerlendirilir: iklim değişikliğinin azaltılması, iklim değişikliğine uyum, döngüsel ekonomi, kirlilik, su üzerindeki etki ve biyolojik çeşitlilik. 

AB taksonomisi, sürdürülebilir faaliyetleri tanımlamak için net bir çerçeve sunduğu için finansal piyasanın yeşil geçişinin öncüsü olarak değerlendirilebilir. Yeşil yatırımların standart bir tanımı, yeşil aklama riskini azaltarak yatırımcıların çevre dostu projelerini daha kolay tanımlamalarına olanak tanır. Ancak, tanım konusundaki anlaşmazlıklar, özellikle fosil enerji kaynaklarının yeşil finans kapsamına alınıp alınmaması konusundaki belirsizlikler, hâlâ çözüme kavuşturulması gereken sorunlardır.

Kaynaklar:
https://jyx.jyu.fi/bitstream/handle/123456789/83663/URN%3aNBN%3afi%3ajyu-202210254973.pdf?sequence=1&isAllowed=y